Güçlü devletlerin varlıkları, yetiştirdikleri güçlü gençliğine bağlıdır. Günümüzde gençlik nereye gidiyor? Bunun iyi araştırılıp onlara büyük yatırımlar yapılarak güçlü devletin temel taşları haline getirilebilirler.
Geçmişten günümüze bakıldığında, Savaş yıllarının ardından yapılanmaya çalışan bir ülkenin devam eden sorunları, ellili yıllardan sonra hızla artan parasal sıkıntılar, böylelikle hızla artan köyden kente, kentlerden de büyük kentlere göç dalgalarıyla büyük kentlerin gelişimi, beraberinde toplumsal sorunları da peşinden getirmiştir.
Bu sorunlar birçok alanda yozlaşmaya da yol açmıştır. Bir taraftan parasal darlıklardan kurtulmaya çalışarak kalkınmaya çalışan, öte yandan da, çok partili düzenle birlikte demokratikleşme sürecini yerleştirmeye çalışan bu yeni toplum, pek çok sancıyı da beraberinde yaşamıştır.
O dönemleri bizzat yaşayan biri olarak gözlemlerim şöyledir; Bu yeni oluşumun bunalım ve sancıları, siyasal yaşama, askeri darbelerle yansımıştır.
Siyasal-toplumsal huzursuzluklar, yeni bir dünya ve yeni bir düzen anlayışı, tüm dünyada olduğu gibi bizde de öğrenci hareketleri yıllarında yoğunlaşmıştır. Ancak tüm bu sancılı arayışlara, yine askeri bir darbeyle 1980’de ara verilmiştir. Seksen sonrasında, her darbe sonrası olduğu gibi demokratikleşme sürecine sil baştan yeniden başlanır. Gençlik için ise hedef bellidir. Çok çalışıp, okumalıdır. Yalnızca dersleriyle ilgilenmeli, zararsız uğraşıları olabilmeli, ancak hiçbir kötü alışkanlık edinmemelidir.
Baskıcı bir anlayış geleneğinden gelen toplum, yeni yetişenleri de baskı altında tutmaya çalışır. Gençlik, gerek aile, gerekse toplum baskısı altında büyür.
Bu baskı unsuru özellikle kızlarda çok daha belirgindir.
Genç kızlar bu anlamda, daha çok ezilen konumundadır. Toplumsal baskı, kendini her yerde hissettirir. Evde, okulda, sırada, çevrede vb. Tüm bu baskılar aracılığıyla gençlik, toplumun kendi beklentileri doğrultusunda yönlendirilmeye çalışılır. Okumak en büyük ideallerden birisidir. Öyle ki, bu alanda da baskılar oluşmuştur; ders, not, sınav ve üniversiteye hazırlık gibi... Çocuk ve gençlik bir sınavdan ötekine koşuşturup durur. Üniversite sıraları ise, nihayet özgürlüğü olanaklaştıran, artık sorgulamaya, bir iç hesaplaşma yapmaya elverişli bir ortamdır. Seksenli ve doksanlı yıllar, tüketim ve medya toplumunun oluştuğu bir dönemdir. Hızla gelişen ve her şeyin hızla tüketildiği bir kapitalist tüketim toplumunda, ideler de tüketilmeye başlanır. Ortaya çıkan ve ciddileşen, uyuşturucu gibi sorun alanlarının yanı sıra, gençliğin giderek ağırlaşan bunalımları ve daha bir toplumdışı oluşudur. Toplumsal yozlaşma, kendini birçok alanda gösterir. Büyük kent yaşamıyla birlikte parasal değerler yükselişe geçer. Maddecilik anlayışı ile birlikte uyanıklık, köşe dönmecilik, sahtekarlık, hırsızlık mafya, çete ve uyuşturucu vb. alır başını gider. Özellikle büyük kentlerde, örneğin İstanbul’da tüm çarpıklıklar bir araya toplanmış gibidir. Kentin devasa bir metropol oluşu, birçokları için serbest hareket etme olanağını sağlar. İstanbul’u gören ve bunlarla haşır neşir olan gençler aynısını kendi şehirlerinde de uygulamaya çalışmaları gelecek için tehlike sinyalleridir.
“Türkiye'de gençler artık hayatın her alanında ülkemizin yolunu aydınlatıyor” “Gençlerimiz elimizden tek tek kayıp yok olmadan önlemimizi almamız lazım. Bunun için, gerek devletimizin gerekse ailelerin maddi ve manevi birçok fedakârlıktan kaçınmamalıyız.
Gençlerin dertlerine çare olmak, gençlerin önünü açmak gerekir.
Hep birlikte gençlerimizin her yönden gelişimi ve kötü alışkanlıklardan uzaklaştırılması için yoğun bir çaba gerekir.
Gençlerimizi topluma kazandırma ve bilinçlendirmek Uyuşturucunun tedavi sürecine gelmeden önlenmesi ve alışkanlık edinilmemesi için çalışmalar, eğitim seminerleri ve bilinçlendirme programları yapılması şarttır.
Toplumun kanayan yarasına çare olma hepimizin görevi olmalı. Parçalanmış ailelerin çocukları manevi destek olmak da görevlerimiz arasında yerini almalı.
Artık zaman geç kalma ve nemelazımcılık zamanı değildir. Gençlerimiz elimizden tek tek kayıp yok olmadan önlemimizi almamız lazım. Bunun için maddi ve manevi birçok fedakârlıktan kaçınılmamalı.
Bu arada da gençlerimizin sesine kulak vermek gerektiğine inanıyorum.
Sağlıklı günler dileğiyle..